Hollywood’un ve Yeşilçam’ın Küçük Çarkları: B Film ve Avantür Film Üzerine
Nedir Bu B Film?
Hollywood sinemasının
en önemli çarklarından biri olan B filmler 1930 ve 1960 yılları arasında
varlığını sürdüren stüdyo sisteminin bir gerekliliği olarak ortaya çıkmıştır.
Seyircinin sinemaya gitmesini sağlayan ve stüdyoların asıl para kaynağı olan; büyük
bütçeli ve yıldız oyuncuları bünyesinde barındıran A filmlerin üretiminin uzun
süreler alması, sinema salonlarının da aynı sürede boş kalmasına sebep
oluyordu. Bu uzun süreli araları doldurmak için de stüdyolar daha hızlı ve
ucuza üretilen bu B filmleri yarattılar. İki film birden uygulamasının
sürdürülmesi için de sıkça kullanılmışlardır. Süre olarak A filmlerden daha
kısaydı bu filmler. En fazla yetmiş beş veya seksen dakikayı buluyordu
uzunlukları. Hem dönemin büyük şirketleri hem de sadece B film üretmekle
uğraşan şirketler kurulmuştur bu süre zarfında. Kâr olarak da çok bereketli
değildi B filmler. Evet, zarar riskleri düşüktü fakat büyük stüdyolar pek de iç
açıcı bakmıyorlardı B filmlere. Bir süre sonra bu küçük, bağımsız stüdyolar B
film üzerinde uzmanlaşmıştı. Bu sayede de B filmler varlıklarını sürdürmeyi
başardılar. Bu stüdyolar arasında öncü olanlar: Republic ve Monogram isimli
stüdyolardır.
Dönemin yıldız
oyuncularının aksine de daha küçük ücretlere çalışan ve bilinirliği az olan
oyuncularla çalışıyorlardı B filmler. Tür olarak da çoğunluk tarafınan
küçümsenen; fantastik, western, bilim kurgu ve aksiyon gibi türlere
yönelmişlerdi. Dönemin yönetmenleri de hem teknik hem de içerik olarak pek çok
deneme yapma imkânı buluyordu bu filmlerde. Bu sayede de B filmlerin deneysel
yönü ön plana çıkıyordu.
B filmlerin belli bir
formüle dayalı filmler olmadığını söylemek de yanlış olur. Tipik bir tür
sineması örneğidir B filmler. Kullandığı türlerin farklılığı sebebiyle de
eleştirmenler tarafından çokça küçümsenmiş filmlerdir. Zayıf senaryoları,
formüle edilmiş planları, kartondan dekorları ve bariz belli olan ucuzlukları
da zaten bu eleştirilere ortam oluşturmuştur. Bu demek değildir ki her B film
kötüdür. Arada seyircinin ilgisini çeken ve klasikleşmiş filmler de vardır.
Özellikle Roger Corman ismi burada önemlidir.
B film üreten kişiler arasında, günümüzde de halen daha aktif olarak
yapımcılık yapmaktadır Corman. Amerikan B film yapımcıları arasında da
efsaneleşmiş bir isimdir kendisi. O ve onun gibi pek çok sinemacı,
yaratıcılıkları ve ustalıklarıyla B filmin izlenebilirliğini arttırmışlardır.
1960’lara gelindiğinde
ise Hollywood’un stüdyo sistemi çökmeye başlar. B film kavramı da bu
stüdyoların çökmesiyle birlikte ortadan kalkar. Büyük stüdyoların ardından
gelen pek çok bağımsız stüdyoyla birlikte de Bağımsız filmler, B filmlerin
yerini doldurur. Fakat bu doldurma birebir aynı yöntemlerle üretilmiş filmlerle
olmaz.
Yeşilçam’da
“Uyarlama” Film Sorunu
Yeşilçam’daki üretim
hızını yakalamak için başvurulan en önemli yöntem kesinlikle yabancı bir filmi
uyarlamaktır. Hatta Yeşilçam’ın
öncesinde; sinemamızın ilk uzun metraj, konulu filmi olan Himmet Ağa’nın
İzdivacı’da: Moliére’in Zor Nikâh adlı eserinin uyarlamasıdır. Daha sonrasında
gelecek olan Muhsin Ertuğrul döneminde de uyarlamalara çokça yer verilecektir.
Yeşilçam’a gelindiğinde
ise bu yapı çığırından çıkmıştır. Öyle ki; sektörün çok büyük bir kısmı bu
uyarlama filmlerden oluşmaktadır. Bu filmler, “uyarlama” kisvesi altında,
kesinlikle anlamına ters olarak üretilmektedir. Normal bir sinemacı için
yurtdışındaki bir filmi, okuduğu bir romanı veya bir tiyatro eserini uyarlaması
çok normal karşılanabilir. Yeşilçam’da ise bu “uyarlama” filmlerin büyük ölçüde
yurtdışındaki filmleri dikkate aldığını belirtmek gerekir.
Türkiye’ye getirilen
yabancı filmlerin, Yeşilçam’da çekilen filmler ile neredeyse ayını
kalitesizlikteki içeriklere sahip olması da bir sorundur. Bu getirilen filmler
ve Yeşilçam filmleri arasındaki en büyük fark tekniktir. Bu ithal filmleri
getiren şirketlerin de seyircinin herhangi bir içerik kalitesi beklemediğini
bilmesidir. Sektör zaten bu içerik vasatlığına olan kabulü halka aşılamıştır.
Sinema tüccarlarının istediği tek şey seyircinin cebinden hızlıca ve en kolay
yoldan alacağı paradır. İçeriğini erotizmin ve vahşetin oluşturduğu bu
uyuşturucu etkisi yapan filmler zaten iyi durumda olmayan sinemamızın
sempatisini kazanmış ve üretim çarkı içerisinde de önemli bir yer edinmiştir.
Burada “re-make” kavramı üzerinde durmak da
gerekir. “Yeniden yapım” anlamına gelen bu İngilizce kelimeyi pek çok kez
duymuş olabilirsiniz.
Yeşilçam’daki
“uyarlama” aslında yerelleştirmeye daha yakındır. Seçilen film daha çok bir
temel oluşturur sadece. Fakat bu yerelleştirme esnasında filmin temel yapısını
da bozmaktan çekinmez. Eminim ki: “Bunun gibi olsun.” cümlesi ile başlamıştır
çoğu Yeşilçam yapımcısı filmin yapımına. Daha sonrasında da bu temel aldıkları
filmin içerisindeki durumları, kişileri ve atraksiyonları değiştirerek kendi
filmlerini oluştururlar. Bu filmin içerisine koyulan yeni elementler de diğer
pek çok filmden aşırılarak konuluyordu da aynı zamanda. Bazen de bu
“uyarlamalar” ulusal davalara alet ediliyordu. Yeşilçam’ın The Magnificent
Seven uyarlaması olan, 1964 yapımı On Korkusuz Adam filmi buna örnek
gösterilebilir. Filmin temelinde Kıbrıs olayları yer almaktadır.
Peki, Yeşilçam neden bu
uyarlama filmlere ihtiyaç duyuyor? Hızlı
bir üretimin sürekliliği için olduğunu belirtmiştim zaten. Buna ek olarak başka
sebepler de var tabii ki. Giovanni Scognamillo bu sebeplerin için dört adet
nokta üzerinde durulması gerektiğini söyler: Kadro hacmi, yapım hacminin getirdiği sıkışıklık, yapım şartlarının
doğurduğu zorunluluk ve ticari garanti ihtimali.
İlk olarak, Muhsin
Ertuğrul tekelinde geçen ilk sessiz ve sesli sinema dönemine değinmek gerekir.
Sinema alanındaki kalifiye eleman eksikliği direkt olarak göze çarpar. Tabii
bunun bir getirisi olarak da düzgün senaryo yazan kişilerin eksikliği de büyük
bir sorun olmuştur. Bu dönemde: Muhsin Ertuğrul, Nazım Hikmet Ran ve Necdet
Mahfi gibi isimler senaryo yazmakta. Onlar da başka kaynaklardan yararlanarak
bu işi yürütüyorlar. Gerçek birer sinemacı olmadıklarını söylemek yanlış olmaz.
İleriki yıllarda, film sayısının artmasıyla da bu durum daha belirgin bir hale
geliyor. 1964 sonrasında, film sayılarındaki şiddetli artışın ardından da bütün
yük piyasadaki az sayıda bulunan profesyonel senaristlerin sırtına yükleniyor.
Konu bulma sıkıntısı da artan film sayısıyla birlikte doğru orantılı olarak
yükselmeye devam ediyor. Var olan yapı şartları da bu durumu körüklüyor
elbette. Bir edebiyat eserinin
uyarlanması da bu sebeple çok az görülüyor.
Piyasa bazen de yeni
türleri doğurmak zorunda kalıyor. 1965 yılından sonra Yeşilçam’da bir avantür
(serüven) furyası başlıyor. Siyah-beyaz, düşük bütçeli, giysili kahramanları
kendine karakter edinen ve cinselliğe çokça yer veren filmleri içeriyor bu
furya. Çizgi romanlardan uyarlanıyor olmalarına karşın içerikleri daima
yetişkinlere yönelik oluyor bu filmlerin. Fakat çocuklar da ilgi gösteriyor bu
filmler. Genel seyircinin de ilgisini çekiyor elbette bu filmler. Sonrasında
Yeşilçam, hayali kahramanların sineması olup çıkıyor.
Yeşilçam’da
B Film: Avantür
Yeşilçam’ın Hollywood’u
temel alarak filmler oluşturduğu bir gerçektir. Tıpkı Hollywood’da olduğu gibi
Yeşilçam’da filmlerini büyük stüdyolar üzerinden üretmektedir. B film özelinde
bahsetmek gerekirse: Kısa sürede çekilen bol sayıda “konfeksiyon” film
anlayışını Yeşilçam’a kazandıran Fuat Rutkay ve Halk Film olmuştur. Halk film
bu durumu bir gelenek haline getirir. Bir çizgi oluşturur. Bu sayede de Türk
sinemasındaki B filmlerin öncülüğünü yapar. Bu çizginin ikinci önemli
temsilcisi de –daha geniş olanaklarıyla B filmlerden uzak kalsalar da- Nazif
Duru ve Murat Köseoğlu’nun Kurduğu Atlas Film olur.
Yıldız sistemi de
Yeşilçam’ın üzerinde çok etkili olmuştur. Yıldız sistemi, 1950’li yıllardan
beri Türk sinemasının yabancı olmadığı bir sistemdir. Başlangıçta yıldız
sistemini ayakta tutan iktisadi bir düzenek olmadığından çok da mühim bir
kavram gibi bakılmıyordu ona. Ne zaman ki sinema sektörünün yapısında ve
yapılan filmlerin üzerinde çok büyük bir söz sahibi oldu, işte o zaman sinemamız için çok da hoş
olmayan sonuçlar doğurmuştur. Bu durumun
gerçekleşmesindeki en önemli etmenler de artan film sayısı ve seyircinin
“yıldız” talebi olmuştur. Yeşilçam dünyasında da oyuncuya göre senaryo seçme
devri başlamıştır.
Salon sahipleri, filmlerini bu yıldız
oyunculara göre ısmarlamakta ve seyircilere göre de içeriklerini
belirtmektedir. Yeşilçam’ın en önemli film üretimi kaynağı seyircidir. Parayı
veren seyirci olduğu için de üretilen filmler daima “seyirci filmi” olarak
kalır
O
zaman film satmak için beş bölge vardı. İstanbul en büyüğü. Adana, İzmir,
Karadeniz, bir de Ankara… Büyük filmler, büyük prodüksiyonlar, birinci sınıf
filmler İstanbul bölgesi için yapılır esas olarak. Adana bölgesi ki çok geniş
bir bölgedir bu, seyircisi avantür filmlere yatkındır. Türkan Şoray filmi daha
az iş yapar burada mesela. […]
Avantür filmler ise
genel olarak Yeşilçam’ın B filmlere verdiği isimdir. Genellikle intikam temelli
ve vurdulu kırdılı içeriklere sahip aksiyon filmleridir bu avantür filmler.
Yeşilçam gibi değersiz görülen bir sinemanın bile en alt katmanında yer alır bu
“taklit” filmler. Büyük şirketlerin umursamadığı fantastik filmler, bütçesiz ve
amatör bir şekilde üretilmiştir bu dönemde. Özellikle Amerikan sinemasından ve
İtalyan çizgi romanlarından öykündükleri maskeli kahraman filmleriyle dönemin
seyircisinin ilgisini kazanırlar. Küçük ve sermayesiz şirketler tarafından
üretilen bu filmler, zamanın yıldız oyuncularıyla çalışamadıkları için kendi
yıldızlarını üretmiştir.
Kaynakça
Çapan, S.
(1967). Yabancı Film Sorunu Ve Başka Şeyler. Yeni Sinema Dergisi, 20-22.
Onur, N. (2012). Kitle Kültürü Sineması Ve B Filmi.
İstanbul: Hayalperest Yayınevi.
Öğünç, P. (2016). Jet Rejisör: Çetin İnanç.
İstanbul: İletişim Yayınları.
Saydam, B. (2011). Giovanni Scognamillo'nun Gözüyle
Yeşilçam. İstanbul: Küre Yayınları.
Özön, N. (1995). Karagözden
Sinemaya Türk Sineması Ve Sorunları. Ankara: Kitle Yayınları.
Scognamillo, G. (2014, Ekim 1). Türk Sineması
Araştırmaları: https://www.tsa.org.tr/tr/yazi/yazidetay/45/yesilcam-mitolojisi
adresinden alınmıştır
Sevindi, K. (2015, Ağustos 12). Türk Sineması
Araştırmaları: https://www.tsa.org.tr/tr/yazi/yazidetay/125/imk nsizligin-getirdigi-yaraticilik--fantastik-turk-sinemasi--1-
adresinden alınmıştır
Yazar: İlker Yıldız
Yorumlar
Yorum Gönder